7 Ağustos 2018 Salı

ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ BAŞLADI


30 Haziran Cumartesi ve 1 Temmuz Pazar günü 3 oturumda gerçekleşen 2018 YKS sonuçlarının 31 Temmuz’da açıklanmasının ardından TYT (Temel Yeterlilik Testi), AYT (Alan Yeterlilik Testi), YDT (Yabancı Dil Testi) sonuçlarına göre öğrenciler 7-14 Ağustos 2018 tarihleri arasında üniversite tercih işlemlerini yapabilecekler.  

2018 üniversite tercih işlemleri, öğrencilerin kendi şifreleri ile giriş yapabildikleri https://ais.osym.gov.tr adresinden bireysel yapılacak. Tercih süresince öğrenci tercih işlemlerinde değişiklik yapabilecek. Sadece elektronik ortamda yapılan tercihler geçerli olacak, posta vb. yolla gelen tercihler işleme alınmayacak.

Kılavuz dağıtımı yapılmayacağı için öncelikle adayların tercih süresi içinde 2018 YKS yükseköğretim programları ve kontenjanları kılavuzuna https://osym.gov.tr adresinden ulaşmaları gerekiyor.

2018-TYT puanı en az 150 olan adaylar, yerleştirmede kullanılacak Y-TYT ve varsa Y-SAY, Y-SÖZ, Y-EA, Y-DİL puanlarını da göz önünde bulundurarak, 2018 YKS yükseköğretim programları ve kontenjanları kılavuzuna göre tercihlerini yapacaklar.

Kılavuzda yer alan Tablo 3’ten yararlanarak, 2018-TYT’de 150 ve üzeri puan alan öğrenciler, ön lisans programlarını tercih edebilecekler. Tablo 4’ten yararlanarak, 2018-AYT/YDT’de ilgili puan türünden 180 ve üzeri puan alan öğrenciler, lisans programlarını tercih edebilecekler. Her adayın girmek istediği programları Tablo 3 veya Tablo4’ten faydalanarak tercih sırasına koyması gerekiyor. Ayrıca “Tablo 3 ve Tablo 4’ te yer alan yükseköğretim programlarının koşul ve açıklamaları” bölümünü mutlaka okumak gerekiyor.

Merkezi yerleştirme, adayların yerleştirme puanlarına, tercihlerine, kontenjan ve koşullara göre bilgisayar ortamında yapılacak. 

Tercih işlemlerinde dikkat edilmesi gereken noktalar;
1) Her yükseköğretim programına, kılavuzda belirtilen ve bilgisayar ortamında denetlenebilen koşulları taşıyan ve bu programa tercih listesinde yer vermiş olan adaylar arasından bölüm kontenjan sayısına kadar öğrenci yerleşecek. Yerleştirme puanlarına göre yapılacak yerleştirme işlemlerinde ilgili yerleştirme puanı yüksek olan öğrenciye öncelik verilecek.
2) Bir öğrencinin puanları ne kadar yüksek olursa olsun yalnız bir programa kayıt hakkı kazanabilir. Bu program, adayın yerleştirme puanıyla girebildiği en üst tercihidir. Dolayısıyla yerleştiği programın altında kalan tercihler işleme konulmaz.
3) Adayın kayıt hakkı elde ettiği bir bölümü değiştirmesi, daha alt bir tercihine kaydolmak istemesi mümkün değildir.
4) Tercihleri yaparken en çok istenilen bölümü en üst tercihe, daha sonra istenilen bölümü 2.tercihe yazmak ve tüm tercihleri bu şekilde sıralamak önemlidir.
5) Duruma göre yapılabilecek 24 tercihin baştan birkaç tanesi, “puanım yeterli olmayabilir” endişesine kapılmadan ilgi doğrultusunda belirlenebilir ve buralara en çok istenilen yerler yazılabilir. Ancak kayıt olmayı istemediğiniz bölümü tercih listenize almamanız önemlidir.
6) Tercihlerinden herhangi birine yerleşen öğrencilerin bir sonraki yıl sınav puanlarına eklenecek okul başarı puanlarının (OBP) çarpılacağı katsayı yarı yarıya düşecektir.
7) Kesin kayıt hakkı kazananların belirlenmesinde aynı programı tercih etmiş adaylardan, tercihi hangi sırada olursa olsun, yerleştirmede kullanılacak yerleştirme puanı en yüksek olan adaya öncelik verilir. Eğer adayların yerleştirme puanları eşit ise, ilgili TYT/SAY/SÖZ/EA/DİL puanı yüksek olana, bu puanları da eşit ise TYT/SAY/SÖZ/EA/DİL puanında ağırlığı en yüksek olan testin ham puanı büyük olana (ağırlığı en büyük olan iki test varsa bunların ham puanlarının toplamı büyük olana) öncelik verilir. Eşitlik devam ediyor ise söz konusu yükseköğretim programını daha üst tercihinde gösterene, eşitlik yine sürüyor ise OBP’si yüksek olana, eşitlik yine de devam ediyor ise yaşı küçük olana öncelik verilir.
8) Bazı bölümlerin tercih işlemlerinde belirlenen başarı sırasına dikkat etmek gerekir; Hukuk programları EA puan türünden en düşük 150 bin, Mühendislik programları SAY puan türünden en düşük 240 bin, Mimarlık programları SAY puan türünden en düşük 200 bin, Tıp programları SAY puan türünden en düşük 40 bin, Öğretmenlik programları ilgili puan türünden en düşük 240 binde öğrenci alacaktır. 

Sonuçlar ve Ek Yerleştirme
Yerleştirme sonuçları http://sonuc.osym.gov.tr adresinde duyurulacak ve sonuç belgesi gönderilmeyecek.
Üniversite kayıt işlemleri (3-7 Eylül 2018) tamamlandıktan sonra, boş kalan kontenjanlar üniversitelerce ÖSYM’ye bildirilecek ve ÖSYM boş kalan ve kaydolmama nedeniyle dolmayan kontenjanlar için Ek Yerleştirme yapacak. Merkezi yerleştirmede bir yükseköğretim programına yerleşen adaylar, ek yerleştirme için başvuru yapamayacak.
Ek yerleştirmede; ön lisans ve lisans programlarına merkezi genel yerleştirmedeki en küçük puanlarının altında puanı olan aday yerleştirilmeyecek. Kesin kayıt sonunda kontenjanı dolmayan programlara ön kayıtla öğrenci alınmayacaktır.

Kaynakça: 2018 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu (3 Temmuz 2018)

31 Temmuz 2018 Salı

BİZ HEP BİRLİKTE ORMANA GİDERİZ!














Okul Dışarıda Günü gibi küresel kampanyalarla eğitimi okul dışına taşıyan uygulamalar yaygınlaşmaya başladı. Anaokulundan liseye tüm seviyelerdeki eğitim programını Doğa Temelli Öğrenme ve Atölyelerle zenginleştiren KAYI Okullarında eğitim, sadece 1 gün değil, bütün akademik yıl boyunca sınıf ortamının ve okul binasının dışına taşıyor.

Anaokulundan liseye tüm seviyelerde eğitim programlarını dört duvar arasına sığdırmak yerine yanı başındaki Ömerli Ormanının sağladığı imkânlarla zenginleştiren KAYI Okullarında öğrencilerimiz, Doğa Temelli Öğrenme programı kapsamında ormanda eğlenceli olduğu kadar öğretici dersler de yapıyor. Öğrencilerimiz yaşam becerileri edinirken, insanların doğanın bir parçası olduğu algısını geliştiriyorlar. Ormanda koşarak, dokunarak, görerek, koklayarak, hissederek, keşfederek öğrenen çocuklar, öğrenme ile arasındaki ilişkiyi güçlendirirken ve çevreleriyle daha kuvvetli bağlar kurabiliyorlar. Öğrenciler; proje konularını doğadan ve alan gezilerinden ilham alarak oluşturuyor, deneyimliyor ve test etme imkanı buluyor.

Reggio Emilia ilhamlı KAYI Anaokulunda ekstrem hava koşulları haricinde 4 ve 5 yaş grubundaki öğrenciler, haftanın bir günü ormanda geçiriyorlar. Bu sürenin bir kısmında çocuklar özgürce oyun kuruyor ve incelemeler yapıyorlar. Diğer kısmında ise öğretmenleri rehberliğinde beş duyu organlarını kullanarak keşfetmeyi, bu duyu organlarını geliştirmeyi ve duyu organlarına karşı farkındalığı arttırmayı hedefleyen çalışmalar yapıyorlar. Böylece zaten sahip oldukları potansiyellerini en üst seviyeye taşıyorlar.

Açık havada çocuklar problemlere yaratıcı çözümler bulma yeteneklerini geliştirirken, zihinsel, duygusal ve bedensel gelişimleri destekleniyor, bağışıklık sistemleri de güçleniyor. Dışarıda zaman geçirmek obezite ve aşırı kiloyu da önlüyor. Araştırmalar gösteriyor ki doğada vakit geçirmek çocukların kendi kendilerine bir şeyler öğrenebileceklerine dair kendilerine güven duymalarını sağlıyor. Ayrıca, doğada geçirilen zaman çocukların sakinleşip, odaklanmalarını sağlayarak dikkat eksikliği ve hiperaktiviteyi azaltıyor. Bununla birlikte doğada vakit geçirmenin zorbalığı azalttığını gösteren bazı çalışmalar da bulunuyor. Tüm bu nedenlerle KAYI Anaokulunda “Kötü hava yoktur, kötü giyinmek vardır.” yaklaşımıyla öğrenciler “Biz hep birlikte ormana gideriz.” şarkısını söylüyor.

Çocukların git gide doğadan uzaklaştığını belirten KAYI Anaokulu eğitmenlerinden Pedagogista Pınar Atabarut Tutal, “Doğadaki Son Çocuk” kitabının yazarı Richard Louv’ın deyimiyle “doğa yoksunu” çocuklar yetiştiğine, eğitimin dört duvar arasına sıkışmak zorunda olmadığına, ormanda, bahçede, çiftlikte ya da müzede de olabileceğine dikkat çekiyor. Akademik olarak öğretilmek istenen her bilimin karşılığının doğada olduğunu vurgulayan Tutal, bu yaklaşımla eğitim müfredatını yaşantıyla eşleştirerek zenginleştirdiklerini belirtiyor. KAYI Anaokulu olarak amaçlarının doğa ve çocuk arasındaki uçurumu yok ederek, aralarında güçlü bir bağ kurmak olduğunu, çocukların doğaya, doğanın da gelecekte onu koruyacak bilinçli çocuklara ihtiyacı olduğunu ifade ediyor.



Eğitim artık sınıf dışına taşınıyor!

KAYI Okullarında tasarlanmış farklı eğitimsel mekanlarla klasik eğitim metotları yerine eğitim modelinin temelini yaratıcılık üzerine kuruluyor. STEM, Görsel Sanatlar, Marangoz ve Maker, Yağlı Boya, Heykel ve Seramik, Işık, Dijital, Mutfak, Yaşayan Organizmalar, Teknik Çizim Atölyelerimiz ile öğrenmeleri birer deneyime dönüşüyor. Gerçek hayatta olduğu gibi disiplinler arası duvarlar kaldırılarak, tüm branşların iç içe geçtiği bütünsel bir yaklaşımla eğitim süreci yürütülüyor. Proje yaklaşımlı öğrenmeler ve sanat çalışmaları ile yaratıcı potansiyellerini ortaya çıkaran çocuklar, kendilerini, yeteneklerini keşfediyorlar, seslerini duyurmak için birçok seçenek olduğunun farkına vararak üretmenin mutluluğunu yaşıyorlar.

PINAR ATABARUT TUTAL - KAYI OKULLARI İLKOKUL MÜDÜR YARDIMCISI

13 Temmuz 2018 Cuma

REGGIO EMILIA YAKLAŞIMINA BİRAZ DAHA YAKINDAN BAKALIM!


Bilgi çok değerli…
Çocuklar yaşamlarının başlangıcından itibaren buna ulaşmak için uğraşıyorlar. Acaba… 
Bilgi öğretilmeli mi? Öğrenilmeli mi? 
Bilgi öğrenmenin bir parçasıdır. Ancak öğrenme stratejileri çocuktan gelmelidir. 
Çocukların değişik materyal grupları ile doğasına uygun olarak keşfederek, merak ederek öğrenmesini sağlamalıyız. 
Bu durumda öğretmen devreye giriyor. 

Nasıl bir öğretmen? 
Öğretmen bilgiyi çocukların kafalarına doldurmaya çalışmamalı…  Çocukların dünyası;  duygusal,  güçlü,  güvenli ve hareketlidir. Çocuklarla güçlü ve güvenli bir bağ kurulmalıdır. Öğretmen çocuğu takip etmelidir.  Oyunun lideri çocuktur.  Onun dünyasında oynamalı,  onun dünyası ile saymalı, harfleri öğrenmelidir. 

Örneğin iki çocuk düşünelim… Öğretmen bu iki çocuğa çizim yaptırtıyor. Aslında matematik dersi kapsamında ritmik sayma çalışması yapmayı hedefliyor. Çizim yaparken çocukların kullandığı kalemleri saydırarak hedeflediği kazanıma ulaşmayı amaçlıyor. Bunun yanında çizim sırasında öğrencilerin kullandığı renkli kalemler ile de renkler konusunu pekiştire de bilir. Çocuklardan biri öğretmenin yönergesi doğrultusunda kalemleri ritmik sayıyor. Ama diğer öğrencisi önündeki kâğıda renkli bir pasta çiziyor. Kalemleri değil de pastanın üzerine çizmiş olduğu mumları saymak istiyor.    Sonuç aynı; sayılar… Ama çocuğun dünyasında onun istediği nesneyi sayıyorlar. Öğretmen çocukların hayal dünyasını takip ediyor. Pastaya mum çizip doğum günü şarkısı söyleyip amaçlanan noktaya yine geliyorlar. 

Birlikte konuşmak ve birlikte hareket etmek kilit noktadır. Çocuğun bilgisine ulaşmak için dokümantasyon hazırlamak önemli bir çalışmadır. 

Reggio Emilia yaklaşımına göre; öğrenmeyi görülür hale getirmek, çocuğun gelişme sürecini görmek açısından önemlidir.  


Öğrenmeyi görünür hale getirmek ne demek?
Dokümantasyonun önemi burada devreye giriyor.  
Dokümantasyon;  çocuğun öğrenim süreci boyunca yapmış olduğu her türlü aktivitelerin, arkadaşları arasında konu ile ilgili konuşmaları ve tartışmaları, yapılan çalışmaların süreç içindeki gelişiminin, yapılan çizimlerin, çekilen fotoğraf ve videoların kayıt altına alınmasıdır. Çocuğun öğrenim süreci boyunca her anının izlenmesi ve kayıt altına alınarak düzenlenmesidir. Çünkü çocuğun deneyimleri öğrenmenin bir parçasıdır. Bu nedenle dinlemek ve gözlemlemek çok önemli bir olgudur.  Değerli olan bu olgu kayıt altına alınmalıdır.

Dokümantasyon yetişkin ve çocuk için önemli bir veridir. Öğrenme sürecini anlamak açısından önemli bir stratejidir. Birlikte düşünmek için bir neden ve düşünmeyi dizayn etmenin bir yoludur.
Birçok uzman öğrenme sürecini seçmenin ve şekillendirmenin,  düşünce ve bilgi alışverişi sonucunda yapılandırıldığını belirtiyor. O zaman bu süreç neden daha detaylı bir şekilde kayıt altına alınmasın ki… 

Düşüncenin yapılandırılması,  anlamlandırmanın matematiğinin öğrenilmesidir.  

Reggio Emilia yaklaşımı işte tam olarak bu önemli olan süreci dokümantasyonlar oluşturarak görünür hale getiriyor. 

İBRAHİM YENİGÜN - SINIF ÖĞRETMENİ

9 Temmuz 2018 Pazartesi

ORTAOKUL VE LİSE ÖĞRENCİLERİ İÇİN YAZ TATİLİ ÖNERİLERİ



Öğrenciler bir taraftan dersler, sınavlar, projeler, ödevler bir taraftan da tatil planları ve hayalleri ile bir eğitim yılını tamamladılar. Yoğun bir ders yılının sonunda dinlenmeyi, arkadaşlarıyla rahatça buluşmayı ve erteledikleri aktiviteleri yapabilmeyi dört gözle bekliyorlar. Peki ama karne konusunu nasıl değerlendirmek gerekiyor? 

Öncelikle, çocuklarınızı her zaman ve her durumda koşulsuz olarak sevdiğinizi, kabul ettiğinizi ve değer verdiğinizi hissettirmelisiniz. Böylece çocuklarınız; karnelerindeki notların, sizin onlara duyduğunuz sevgi, güven, kabul ve değeri asla değiştirmeyeceğinin bilincinde olurlar.

Karne, çocuğunuzun kişiliğinin raporu değildir. Sadece, bir eğitim dönemine ait bir sonuç belgesidir. 
Çocuğunuzun, öncelikle iyi notlarını vurgulayabilir, sonra başarısız notların üzerinde durabilirsiniz. Ceza vermekten kaçının. Asla suçlayıcı konuşmayın. 

Çocukları, kardeşleriyle ve arkadaşlarıyla kıyaslamak, onun özgüvenini ve benlik algısını zedeleyerek, bu problemi aşamayacağı duygusuna neden olabileceği için bu tür davranışlardan kaçınmaya çalışın. 
Davranış notlarının da sizin için çok önemli olduğunu çocuğunuza hissettirin. 

Ona GÜVENİN ve MOTİVE edin. Bir çocuk için en büyük karne ÖDÜLÜ; ona zaman ayıran, SEVGİ gösteren aileleridir.

TATİL ÖNERİLERİ 
KİTAP OKUMAK 
*Kitap okumak, hayal gücünü geliştirirken entelektüel gelişime de büyük katkı sağlamaktadır. Özellikle ülkemizde uygulanan sınavlarda kitap okuyan öğrencilerin gelişen analiz ve yorumlama yetenekleri sayesinde çok daha başarılı oldukları görülmüştür. 
* Kitap okumak, okuma hızını artırır. Böylelikle öğrenciler sınavlarda yaşanan süre sorununu en aza indirgeyebilirler. Bu yüzden yaz tatilinin vazgeçilmezi olarak kitap okuma bizim önerilerimiz içerisinde birinci sırada yer alıyor. Onlarla hazırlayacağınız okuma listesi ile yaz tatilinizi keyifle geçirebilirsiniz.

SPOR YAPMAK 
*Planlı yapılan fiziksel aktivitelerin, öğrenmeye olan katkısı eğitimciler tarafından yadsınamaz. 
Öğrencilerin bedenlerinin sağlıklı olması ve etkili öğrenebilme gerçekleştirebilmeleri için ebeveynler tarafından spor yapmaları konusunda desteklenmeleri gerekiyor.
*Yaz döneminde öğrencinin ilgi alanı ile ilgili spor faaliyetine yönlendirmek, hatta rol model olabilmek onların hem bedensel sağlıkları hem de zihinsel sağlıkları için önem arz ediyor. 

SANATSAL AKTİVİTELER YAPMAK 
*Sanat, hayal gücünün sınırlarını keşfe çıkaran, belki de kendimize en yakın olduğumuz keyifli bir yolculuk. İnsanın farkındalığını artıran birçok farklı disiplini içerisinde barındıran sanat, çocuklar için vazgeçilmez bir uğraş. Dünyadan etkilenen, dünyayı değiştiren bir disiplin olarak sanatı her yaştaki öğrencilerimize öneriyoruz. 
*Sizinle yapacakları bir çalışma da onların hafızalarında muhakkak en özel anlarda saklı tutulacaktır.


AKADEMİK ÖNERİLER 
*Öğrenme süreci tatil döneminde de devam etmeli. Yaklaşık üç ay boyunca tatil yapacak öğrencilerimize akademik olarak da önerilerimiz var.
*Konu tekrarı yapmak: 
Konu tekrarı yapmak unutmayı engelleyeceği gibi yeni döneme hazır başlamayı sağlar.
*Eksik kalan konuları tamamlamak: 
Tatilde öncelikle eksik konular tamamlanmalı. Eksik olan konuların üzerine, yeni konular çalışılırsa verimli bir çalışma olmaz. Bu yüzden eksik konular tamamlanıp, üzerine yeni öğrenmeler yapılmalıdır.
*Sınav hazırlığında olan öğrenciler: 
Sınava hazırlık sürecine giren öğrencilerimiz için sizin desteğiniz çok önemli. Konu eksiklerini bitiren öğrenciler, konu tekrarları ile birlikte zaman planlamalarına da özen göstermeliler.
Sizlere; tatil planlarınızı yaparken, çocukların gelişim alanlarına göre aşağıdaki birkaç faaliyeti önerebiliriz.

Kendi koşullarınıza ve çocuğunuzun ilgilerine göre bu faaliyetleri daha da çoğaltabilirsiniz.

İLKOKUL ÖĞRENCİLERİ İÇİN YAZ TATİLİ ÖNERİLERİ




Keyifli ama bir o kadar da yoğun ve yorucu bir çalışma dönemi sonrasında çocuklarımızın heyecanla beklediği yaz tatili başlıyor. Bazı çocuklarımız bu sene ilk defa akademik kaygılarla dolu okul ortamıyla ve okuma yazma süreçleriyle tanıştı. Diğerleri belki büyümenin yeterince keyfini çıkaramadan büyüyen sorumluluklarıyla baş etmeye çalıştıkları bir dönem geçirdi. Bir kısmı da seneye ortaokula başlayacak olmanın heyecanını yaşıyor. 

Elbette sizler de en az çocuklar kadar bu koşuşturmacaların bir parçası oldunuz. Tüm bunlardan sonra yaz tatili öncelikle bir dinlenme sürecidir. Ancak, biz bu dinleme döneminin de doğru ve verimli bir şekilde geçirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Tatilin iyi değerlendirilmesi aile bireyleri arasındaki ilişkilerin güçlenmesini, çocukların bir sonraki eğitim-öğretim yılına daha istekli başlamalarını, mevcut becerilerini korumalarını ve geliştirmelerini sağlayacaktır. Şimdi adım adım “Verimli bir yaz tatili planı nasıl olmalı?” sorusuna cevaplar bulalım.

1. Öncelikle tatil başladığında çocuğunuzla, biten eğitim-öğretim sürecini değerlendirmek üzere zaman ayırın: Bu değerlendirmede, harcadığı çabanın ne ölçüde yeterli olduğundan, sorumluluklarını yerine getirip getirmediğinden ve bunların nedenlerinden söz etmenin yanında, çocuğunuzla geleceğe yönelik yeni hedefler belirlemeniz de önemlidir.

2. Çocuğunuzla birlikte iyi bir zaman planlaması yapın: Çocuğunuzun ders başarısızlığı olsun ya da olmasın, tatil süresi için iyi bir zaman planlamasına ihtiyacı vardır. Tatil, çocuk için boş geçirilen bir süre değil, yeni şeyler öğrenmek için iyi bir fırsat olmalıdır. Çocuğunuzla birlikte yapacağınız bir tatil programı kitap okumayı, oyun, eğlence ve gezi gibi etkinlikleri içermelidir.

3. Tatil döneminde çocuğunuzun bir hobi edinmesine alan açın: Çocuğun spor, sanat ve diğer alanlarda, kendi seçeceği bir konuda hobisinin olması sağlanmalıdır. Bu sayede çocuk, eğlenerek kendi yetenek ve becerilerini geliştirecektir.

4. Tatil döneminde çocuğunuza daha fazla zaman ayırmaya özen gösterin: Tatil dönemlerinde yetişkinlerin, çocuklarına daha çok zaman ayırmaları gerektiği de unutulmamalıdır. Zaman zaman yoğun programlarımızın arasında sıkışıp kalıyoruz elbette ve çocuklarımızla birlikte geçirdiğimiz zamanı nicelik olarak artırtmak mümkün olmuyor. Bu noktada en azından geçirdiğimiz vaktin niteliğini artırmaya ve çocuğumuzla birlikte geçirdiğimiz zamanın bizim için ne kadar değerli olduğunu ona biraz daha hissettirmeye çalışalım.

5. Okulda kazanılan becerilerin günlük hayatta tekrarını yapın: Yaz tatillerinde öğrenilen bilgilerin ve kazanılan becerilerin mutlaka bir kısmı tamamen unutulur, bir kısmı ise aktif olarak kullanılmadıkları için gerilere itilir. Bu nedenle yaz tatillerini dinlenme fırsatı ve eğlenceli zaman olarak değerlendirirken, okulda kazanılmış bilgi ve becerilerin günlük hayatta tekrarını yapabilme fırsatı olarak da görmek önemlidir. Yapılan araştırmalar, çocukların yazın en çok matematik alanında öğrendikleri bilgi ve becerileri kaybettiğini göstermektedir. Matematiği oyuna çevirerek çocuğun matematikten keyif alarak tekrar etmesi sağlanabilir.

6. Yaz tatili boyunca çocuklarınızı tümüyle serbest bırakmayın: Tatil süresince çocukları tümüyle serbest bırakarak istedikleri gibi davranmalarına izin vermek sonraki yılın başında okula uyumlarını zorlaştıracak tır. Geç yatıp, geç kalkmayı bir alışkanlık haline getirmemelerini sağlayınız.

7. Çocuklarınızın teknolojik alet kullanımını sınırlandırın: Çocuklar elbette yazın televizyon ve bilgisayarla daha fazla ilgilenmek isteyeceklerdir. Bu şekilde geçecek sürenin kısıtlı tutulmasını öneriyoruz. Çünkü televizyon ve bilgisayar radyasyon ile verdikleri zararın yanı sıra çocukların pasif kalmasına neden olarak, üretkenliklerini olumsuz etkilemektedir. Çocuklarımıza bunlar yerine, aktif ve üretken olabilecekleri uğraşlar sunmalıyız. Yaşlarına uygun şekilde seçilecek oyuncak, materyal ve faaliyetler gelişimlerini ve yaratıcılıklarını destekleyecektir.
  

8. Doğayı ve kültürü bir öğrenme ortamına dönüştürün: Doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleri ile hem dinlenme hem de yeni bilgiler edinip kültürel olarak gelişmeye olanak veren yerlere geziler yapmak faydalı olacaktır. Yapılacak çevre gezileri, doğa yürüyüşleri, bisiklete binme gibi faaliyetler çocukları hem mutlu edecek hem de onların doğa ve çevre ile ilgili pek çok şeyi yaşayarak öğrenmesini sağlayacaktır. Özellikle doğa gezileri rutinin dışına çıkarak, değişik koşullara uyum gösterebilme ve farklı çözümler üretebilme becerilerini geliştirecek, çevre ve canlılar ile ilgili duyarlılık geliştirmeyi sağlayacaktır. Sizin çocuğunuza zaman ayırarak onunla özel bir şeyler yapmanız da çok önemlidir. Sahilde ya da göl kıyısında yürüyüşler yapmak, birlikte yüzmek, kumda oynamak, balık tutmak çocuğunuz için eğlenceli ve geliştirici olacaktır.

9. Çocuğunuz için keyifle kitap okuyabildiği bir ortam yaratın: Birçok çocuk için kitap okumak okula dair akademik sorumluluklarının bir parçası. Yaz tatili dönemini bir avantaja çevirerek, ailecek kitapçılara, sahaflara giderek ailedeki her bireyin kişisel zevklerini sorgulayarak özgürce seçim yaparak bir kitap seçmesi son derece önemli. Sonrasında tüm aile bireylerinin kitaplarını sahilde, hep birlikte okuması kitap okumanın bir akademik sorumluluktan öte kültürel bir aktivite olduğuna dair inançlarını güçlendirecektir.

10. Yaz Okulu programlarından destek alın: Yaz okullarının programlarını inceleyerek çocuğunuzun isteğine göre bir aktiviteden faydalanmasını sağlayabilirsiniz. Bunun gibi grup çalışmalarının yapıldığı ortamlar çocukların sosyal becerilerini ve duygusal zekâlarını geliştirmelerine katkıda bulunacaktır. Çocuklar spor etkinlikleri ile artan bedensel enerjilerini uygun bir şekilde kullanabilirler. Bu fiziksel olarak sağlıklı bir şekilde gelişmelerini de sağlayacaktır. Yaz tatillerini genellikle yaşıtlarına kıyasla daha çok yetişkinlerle vakit geçiren çocukların, yaşıt ilişkilerinin gerektirdiği becerileri yerine getirmede zorlandıkları düşünülmektedir.

11. Sorumluluk duygularını geliştirmek için tatili bir fırsata dönüştürün: Ev işlerinde yardım talep ederek çocuklarda sorumluluk duygusunu geliştirebiliriz. Tatil programınıza mutlaka çocuğunuzun rutin olarak üstlenebileceği küçük sorumluluklar ekleyin. Çiçekleri sulama, odasını toplama, çamaşırları katlama, suyu ya da çöpü takip etme, varsa hayvanının bakımıyla ilgilenme gibi çocuğunuzun da keyifle yapabileceği bir görevi düzenli olarak yapmasına özen gösterin.

3 Temmuz 2018 Salı

ANAOKULU ÖĞRENCİLERİ İÇİN YAZ TATİLİ ÖNERİLERİ


Keyifli, uzun ve yoğun bir okul döneminin ardından beklenilen yaz tatili geldi. Okulların kapanmasıyla çocuklarımız yaz tatili sevincini yaşarken, bir üst sınıfa geçme telaşını ve merakını da yaşıyor. Bu duygularla girilen uzun yaz tatili döneminin birinci amacı çocuğun dinlenmesidir. Fakat bir taraftan da okulda kazanılan sosyal, duygusal ve bilişsel becerilerin korunması ve geliştirilmesi de tatil döneminin en çok dikkat edilmesi gereken yönlerinden biridir. Öğrencilerimizin verimli bir tatil geçirebilmeleri için sizlere bazı önerilerde bulunmak istedik. 

1. Birlikte etkinlikler yapın: Tatil döneminde tartışmasız her çocuk ebeveynleri ile birlikte etkinliklere katılmaktan keyif alacaktır. Özellikle de eğer yapılacak etkinliklerin planı birlikte yapabilirse süreç çocuklar için daha da keyifli bir hal alacaktır.

2. Televizyon, bilgisayar ve tablet ile geçirilen zamanı kısıtlayın: Bizler kendimiz için nasıl tatil hayalleri ve planları yapıyorsak çocukların da planları vardır. Ancak onların planları tüm gün televizyon seyretmek ya da bilgisayar oynamak olduğunda, ki böyle olması muhtemeldir, anne-baba olarak doğru bir yönlendirme yapmak, hem keyif alacakları hem de kişisel olarak gelişimlerini destekleyecek fırsatlar sunmak önemlidir. Tatil dönemi hiçbir şey yapmadan tüm günü televizyon karşısında pasif bir şekilde geçirmek anlamına gelmemelidir. Televizyon ve bilgisayar ile geçirilen saatler ancak uygun şekil Anaokulu de planlandığı zaman çocuğun eğlenmesi, dinlenmesi, deşarj olması, yaratıcılığını geliştirmesi için fırsat yaratılabilir. Ancak sınırsız ve kontrolsüz bir şekilde tüm zamanını bireysel olarak ekran karşında geçirmek çocuğun hem bilişsel hem de sosyal gelişimini olumsuz olarak etkileyecektir.

3. Alternatif planlar oluşturun: Tatil döneminde yapılabilecek alternatif planlar (açık havada yapılan çeşitli fiziksel aktiviteler, çocuk tiyatroları, sinema, arkadaşlar ile yapılacak planlar, şehir turu, ilginç müzeler, bilim merkezi vb.) için eğer anne-baba zaman ayırabilirse çocuklar için gerçek anlamda bir tatil geçirme şansı doğabilir.

4. Okulda kazanılan becerileri korumak ve desteklemek için çalışmalar yapın: Yaz tatillerinde öğrenilen bilgilerin ve kazanılan becerilerin mutlaka bir kısmı tamamen unutulur, bir kısmı aktif olarak kullanılmadıkları için gerilere itilir. Bu nedenle yaz tatillerini dinlenme fırsatı ve eğlenceli zaman olarak değerlendirirken, okulda kazanılmış becerilerin günlük hayatta tekrarını yapabilme fırsatı olarak da görmek önemlidir. Tatil dönemi için kağıt kalemle yapılan çalışmalardan çok etkin öğrenmeyi sağlayacak önerilerde bulunmak hem çocuğun motivasyonunu hem de öğrenme becerilerini harekete geçirecektir. Yapılan araştırmalar, çocukların yazın en çok matematik alanında öğrendikleri bilgi ve becerileri kaybettiğini göstermektedir. Matematiği oyuna çevirerek çocuğun matematikten keyif alarak tekrar etmesi sağlanabilir.

5. Çocuğunuzu ilkokula başlamaya hazırlayın: Yaz tatilinden sonra ilkokul birinci sınıfa başlayacak öğrencilerimizin bu deneyimi yaşamlarındaki önemli dönüm noktalarından biridir. Bu zamana kadar uyum sağlamayı başardıkları, kendilerini kabul ettirdikleri anaokulu ortamından ayrılarak değişik özellikler taşıyan ilkokul ortamına geçiş çocuklar ve aile için belli bir uyum sürecini gerektirir. İlkokul, çocuk için yepyeni bir sosyal çevredir. Çocuk ilkokula başlarken zihinsel olarak hazır olmasının yanı sıra, duygusal ve sosyal olarak da hazır olması önem taşımaktadır. Çocuk ilkokula gitmek için hem heveslidir hem de cevap aradığı birçok soru nedeniyle kaygılıdır. İlkokula başlamadan önceki dönemde ailenin çocuğunu ilkokul hakkında bilgilendirmesi gerekmektedir. Ancak, ailenin ilkokul hakkında vereceği bilgiler, çocuğun çok yüksek beklentilere yönelmesine neden olmamalıdır. Çocuk ilkokula başladığında kendine anlatılan yaşantılarla karşılaşmaz ise hem hayal kırıklığına uğrar hem de ailesine olan güveni sarsılabilir. Çocuğa mümkün olduğu kadar ön yargısız ve gerçekçi bir şekilde bilgi vermek gerekmektedir. Anaokulundan arkadaşlarıyla birlikte ilkokula geçecek öğrencilerimiz için bu süreç elbette ki daha kolay gerçekleşecektir.


6. İlkokula başlama sürecinde yaşamsal etkinliklerin düzenli, dengeli ve alışılmış bir şekilde devam etmesini sağlayın: Çocuklar, aynı anda birkaç değişikliği yaşamak durumunda kaldıklarında yeni durumlara adapte olmakta uzun bir süreye ihtiyaç duyarlar. Örneğin okula başlama döneminde evin taşınması, anne ya da babanın uzun süreli evden ayrılmasına neden olacak ayrılıklar gibi. Bu nedenlerle çocuğun okula başlama döneminde olası problemleri kontrol altına almak için, yaşamsal etkinliklerin daha sakin tutulmasına özen gösterilmelidir.

7. Yaz dönemi sonunda yapılacak okul hazırlıklarına çocuğunuzun da akif olarak katılmasını sağlayın: Okul için yapılan hazırlıklarda çocuğun aktif bir rol alması, örneğin malzeme alışverişine katılması çocuğunuza yavaş yavaş kendi içsel hazırlığını yapması için fırsat sağlayacaktır.

8. Tatilden dönüş zamanını çocuğunuzun ihtiyaçlarına göre planlayın: Okullar açılmadan bir gün önce tatilden dönmek işleri kolaylaştırmaz. En az bir hafta önceden ev düzenini okul zamanındaki düzene benzer hale getirmek, uyku ve televizyon izleme saatlerini ayarlamak önemlidir. Tatil dönüşünde ailenin çocuğun tatil rehavetinden çıkmasına yardımcı olması (okullar açılmadan belli bir süre önce eve dönmüş olmak, hazırlıkları tamamlamak, günlük düzeni okul zamanı düzenine göre planlamaya başlamak gibi) çocukların yeni döneme uyum sağlamasını kolaylaştıracaktır.

KAYI OKULLARI REHBERLİK BİRİMİ

BAŞARININ SIRRI GERÇEKTEN OKUMAKTAN MI GEÇİYOR?



Çocuğunu başarılı kılmak isteyen bilinçli her anne babanın, çocuğunu okuma faaliyetine yönlendirmesi, kendi davranışlarıyla da örnek ve özendirici olması gerektiğini belirten Genel Müdürümüz Deniz Demirtaş, başarının sırrının öncelikle okumaktan ve ardından da okuduklarımız üstüne düşünmekten geçtiğine dikkat çekiyor.

Her “okuma” eylemi, hemen ardından gelen “anlamlandırma” işleviyle tamamlanır.  Bu iki süreç, duyum ve algı gibi birbirini izler. Yani okunan her metin, beyin tarafından işlenir ve bir “anlama” dönüştürülür. Anlamlar bir araya gelerek, kişiye yeni sorgulamaların ve bu sorgulamaların sonucunda da yeni yargıların yolunu açar. Öğrenme, bir sınama türü olan testin öncesindeki ve devamındaki kısmı kapsayan çokkatmanlı bir süreçtir. Bu katmanlardan biri de kavramsal öğrenmeyi sağlayan okuma etkinliği sürecinde inşa edilir. Bu anlamda test bir öğrenme aracı değil, öğrenilenlerin ölçülmesindeki araçlardan biridir. Bu açıdan çocuğunu başarılı kılmak isteyen bilinçli her anne baba, okuma faaliyetine yönlendirmeli, kendi davranışlarıyla da örnek ve özendirici olmalıdır. 

Yapılan bilimsel araştırmalar düzenli kitap okumanın beyinde yeni nöron bağlantıları oluşturduğunu gösteriyor. Bunu somutlaştırmak için düzenli olarak ağırlık çalışan birinin kaslarının gelişmesi ve git gide daha ağır yükleri kaldırabilmesi örneğini verebiliriz. Sözcükler ve onların işaret ettikleri anlamlarla önceden karşılaşmış olmak; cümleler ve bu cümlelerin ifade ettikleri yargılar üzerine düşünmüş olmak; “cümlelerin birbirini desteklediği tutarlı bir bütün” olarak tanımlayabileceğimiz paragraf ve paragrafların ötesindeki büyük metin üzerine kafa yormuş olmak; çocukları “idrak etme” yolunda gelişkin ve yetkin kılar. 

Dikkat edilirse, önceki cümlede parça bütün ilişkisi içinde kısayı anlamaktan uzun olanı anlamaya doğru yol alıyoruz. Kitap, gazete, dergi, tabelalar veya ambalaj üstü metinler… Biçimi ve türü ne olursa olsun yazılı bir metni okumak, hem sözel sorularının hem de sayısal alana ilişkin soruların daha kısa sürede, daha kolay ve daha doğru anlaşılmasında kesinlikle en önemli unsur olarak öne çıkmaktadır. Metin içindeki bağlantılar bizi algoritmik düşünme anlamında da ilerletir. Bunun yanı sıra okumak, analitik düşünme becerisinin gelişmesinde de etkili olan bir eylemdir.


Sınavlara yönelik daha pek çok faydası vardır okumanın. Okudukça noktalama işaretlerini, bunların estetik amaçlarla değil okuma eylemini gerçekleştiren bireyin işini kolaylaştırmak için metne dâhil edildiğini öğreniriz. Bu kısım da hem sözel hem de sayısal alan sorularının daha kolay anlaşılmasında oldukça önemli. 

LGS şampiyonunun da dediği gibi başarının sırrı öncelikle okumaktan ve hemen ardından da okuduklarımız üstüne düşünmekten geçiyor. Okudukça algımızla inşa ettiğimiz “anlam alanlarının” sınırlarını genişletiyoruz. Daha hızlı düşünmeye, kavramaya, anlamaya ve yorumlamaya başlıyoruz. Okumanın günlük rutin bir eyleme, ardından bir alışkanlığa son olarak da temel ihtiyaca dönüşmesi sınavlarda başarıya ulaşma yolunda öğrencilere büyük destek olacaktır.

2 Temmuz 2018 Pazartesi

LGS TERCİHLERİ BAŞLADI!


LGS tercihleri bugün başladı. Adaylar tercih ve yerleştirme kılavuzunda yer alan bilgilere ve LGS sonuçlarına göre istedikleri liseleri 2-13 Temmuz 2018 tarihleri arasında Milli Eğitim Bakanlığı’nın http://www.meb.gov.tr veya https://e-okul.meb.gov.tr internet adreslerinde yayınlanan listeleri doğrultusunda tercih edebilecekler. Tercih işlemlerini öğrenci velisi ya da herhangi bir ortaokulun müdürlüğü yapabilecek ancak yapılan tercihlerin mutlaka ilgili ortaokul müdürlüklerine onaylatılması gerekiyor.

Tercih işlemleri 13 Temmuz 2018 17.00’da sona erecek olup, yerleştirme sonuçları 30 Temmuz 2018 tarihinde açıklanacak.

Tercih sürecinde Eğitim Danışmanlarımızla görüşmek için: 0216 312 77 88 


LGS tercih sürecinde nelere dikkat edilmeli?
LGS tercih süreci ile ilgili dikkat edilmesi gereken noktalar 3 ana başlıkta toplanabilir:

YEREL (MAHALLİ) YERLEŞTİRME 
• Sınava giren-girmeyen tüm öğrenciler tercih yapacaklar.
• İlk 3 okuldan hepsi “Kayıt Alanı”ndan seçilecek.
• Aynı tür okuldan (AL, MTAL, İHL, ….) en fazla 3 okul yazılabilecek.
• Yerel yerleştirme ile öğrenci alan okullardan 3 tanesi kayıt alanından olmak zorundadır. 2 tanesi dışarıdan olabilir.
• “Kayıt Alanı”ndaki okullara yerleştirme yapılırken 6 kriter dikkate alınacak.
1-İkamet Adresi
2-Ortaokul Bulunuşlukları (Mezun olduğu okula ne zaman kayıt yaptırdığı)
3-Tercih Önceliği
4-Okul Başarı Puanları
5-Devamsızlık
6-Yaş Kriteri
• En fazla 5 tercihte bulunulabilecek.
• Merkezi Sınavla öğrenci alan okullar ve pansiyonlu okullar grubundan tercihte bulunabilmek için Yerel Yerleştirme tercihi yapmak zorunlu.

YEŞİL: Kayıt alanındaki okulları (MEB’in belirlediği)
MAVİ: Komşu kayıt alanındaki okulları
KIRMIZI: Kayıt alanı dışı ve komşu kayıt alanında bulunmayan il ve dışı okulları ifade etmektedir.

MERKEZİ YERLEŞTİRME
• Sadece sınava giren öğrenciler tercih yapacaklar.
• Sınava girmeyen öğrencilere bu ekran açılmayacak.
• En fazla 5 tercih hakkı olacak.
• Yerleştirmede puan üstünlüğü esası önemlidir.

PANSİYONLU OKULLAR
• Sınava giren-girmeyen tüm öğrenciler tercih yapabilecekler.
• En fazla 5 tercih hakkı olacak.

Özel öğretim kurumlarına ve yetenek sınavı ile alan okullara kesin kayıt yaptıran öğrencilere bu tercih ekranı açılmayacaktır.

YERLEŞTİRME TAKVİMİ
6-10 Ağustos 2018 – Yerleştirmeye esas 1. Nakil tercih başvurularının alınması,
13 Ağustos 2018 – Yerleştirmeye esas 1. Nakil sonuçlarının ilanı,
13-17 Ağustos 2018 - Yerleştirmeye esas 2. Nakil tercih başvurularının alınması,
19 Ağustos 2018 - Yerleştirmeye esas 2. Nakil sonuçlarının ilanı,
27-31 Ağustos 2018 - Yerleştirmeye esas 3. Nakil tercih başvurularının alınması,
3 Eylül 2018 - Yerleştirmeye esas 3. Nakil sonuçlarının ilanı,
3-6 Eylül 2018 - Yerleştirmeye esas 4. Nakil tercih başvurularının alınması,
8 Eylül 2018 - Yerleştirmeye esas 4. Nakil sonuçlarının ilanı,
10-14 Eylül 2018 – Boş kalan kontenjanlara, hiçbir yere yerleşemeyen öğrenciler için İl/İlçe öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonlarınca yerleştirme başvurularının alınması, yatılılık başvurularının alınması
16 Eylül 2018 - İl/İlçe öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonlarınca yerleştirmelerinin tamamlanması, yatılılık ilanı ve kayıtların sisteme aktarılması
17 Eylül 2018 – 2018-2019 Eğitim – Öğretim yılı açılışı

26 Haziran 2018 Salı

ŞİMDİ SIRA VERİMLİ YAZ TATİLİNDE!


2017-2018 eğitim öğretim yılını tamamlayan öğrenciler uzun yaz tatilini nasıl değerlendirmeli? Yaz tatilinin her şeyden önce bir dinlenme dönemi olduğunu belirten KAYI Okulları Genel Müdürü Deniz Demirtaş, bu dönemin doğru ve verimli bir şekilde geçirilmesi ile aile bireyleri arasındaki ilişkilerin güçlenebileceğine, çocukların bir sonraki eğitim öğretim yılına daha istekli başlayabileceğine, mevcut becerilerini koruyarak geliştirebileceklerine dikkat çekiyor.

VERİMLİ BİR YAZ TATİLİ İÇİN ALTIN TAVSİYELER:


Tatili tatil gibi yaşayın: Tatilin her şeyden önce bir dinlenme süreci olduğunu unutmayın. Bu süreçte
dışarıda oynamak, eğlenmek yıl boyunca yoğun ve yorucu bir çalışma dönemi geçiren çocukların yeni eğitim öğretim yılına daha istekli ve dinlenmiş olarak başlamalarını sağlayacaktır.
Aile içi aktivitelere zaman ayırın: Yoğun okul temposu, ödevler, sınav hazırlıkları derken çocukların ebeveynleri ile geçirdikleri zaman kısıtlı olabiliyor. Ailece yapmaktan keyif alınan aktivitelerin bir listesi çıkarılarak, bu aktiviteler günlük yaşama dahil edilebilir. Ailenin tüm fertlerinin katılımı ile okuma saatleri belirlenip, o saatler arasında hep birlikte kitap okumak da tatilin en faydalı aktivitelerinden biri olacaktır. 
Çocuğunuzun uğraşmaktan keyif alacağı hobiyi uzmanının yanında denemesini sağlayın: Müzik, dans, resim, spor, el sanatları… Yaşları kaç olursa olsun çocuklar hangi aktiviteyi yaparken kendilerini mutlu hissediyorlarsa o işi yapan profesyoneller ile bir araya gelmek onlara keyif verecektir. İşin profesyonelleriyle tanışarak hobilerini hem geliştirebilir hem de kendilerine yeni ufuklar açabilirler. 
Teknolojiyle barışın ve yaşama dahil edin: Daha az bilgisayar oyunu ve cep telefonu, daha kısa süreli izlenen televizyon, daha düzenli uyku saati talep eden anne-babaların aksine yeni nesil çocuklarımız için teknoloji yaşamın vazgeçilmez bir parçası. Ebeveynlerin yapması gereken çocuklarıyla beraber bir program oluşturarak, teknolojiyi verimli kullanmalarına olanak sağlamak olacaktır. Rehber öğretmenlerden eğlenceli ve öğretici teknolojik uygulamalara dair bilgi alınarak, çocukların zamanlarını doğru değerlendirmeleri sağlanabilir. 
Ailece yapacağınız aktivitelere yabancı dili daha fazla dahil edin: Yabancı dil sadece öğrenim süreci için değil, aynı zamanda sosyal hayat ve kariyer için de büyük önem taşıyor. Hazırlık sınıfı öğrencileri almış oldukları yabancı dil eğitimini pekiştirmek adına tatilde birçok fırsat bulabilir. Evde, turistik mekânlarda, arkadaşlar arasında yabancı dil ile iletişime geçmeleri pratiklik kazanmalarını sağlayabilir. Ayrıca öğrenilen dilde kitaplar okumak, filmler izlemek, oyunlar oynamak ve müzik dinlemek de oldukça önem taşıyor. Öğrencilerin günlük hayatlarının içine doğal bir akışla İngilizce’yi dahil etmelerini sağlamaları için yurt dışında, özellikle de İngilizce yaz okulu deneyimini yaşamaları yararlı olacaktır. Böylelikle sosyal hayatlarında özgüvenlerini arttırabilir, farklı kültürlerden insanları tanıyabilir, onlarla iletişim kurarak, hayatın değişik alanlarında (seyahat, alışveriş, sanat…) İngilizce’yi kullanma fırsatını yakalayabilirler. 
Okulda kazanılan becerilerin günlük hayatta tekrarını yapın: Yaz tatillerinde öğrenilen bilgilerin ve kazanılan becerilerin mutlaka bir kısmı tamamen unutulur, bir kısmı ise aktif olarak kullanılmadıkları için gerilere itilir. Bu nedenle yaz tatillerini dinlenme fırsatı ve eğlenceli zaman olarak değerlendirirken, okulda kazanılmış bilgi ve becerilerin günlük hayatta tekrarını yapabilme fırsatı olarak da görmek önemlidir. Yapılan araştırmalar, çocukların yazın en çok matematik alanında öğrendikleri bilgi ve becerileri kaybettiğini göstermektedir. Matematiği oyuna çevirerek çocuğun matematikten keyif alarak tekrar etmesi sağlanabilir.



16 Mayıs 2018 Çarşamba

FEN BİLİMLERİ DERSİNDE LABORATUVAR ÇALIŞMALARININ ÖNEMİ


“Bana balık vereceğine balık tutmasını öğret” demiş bir Çin atasözü. Bilgi çağının yaşandığı günümüz eğitim sisteminde de temel amaç, öğrencilere mevcut bilgileri aktarmaktan ziyade bilgiye ulaşma becerilerini kazandırmak olmalıdır. Bu da ezberden çok kavrayarak öğrenmeyi, bilgilerini, karşılaşılan yeni durumlarla ilgili problemlere uygulayabilme ve bilimsel yöntem süreci ile ilgili becerileri gerektirir. “Evettt! Sayfa 29’u oku bakalım oğlum”, “Herkes takip etsin, nerede kalmıştık kızım”, “Sayfa 25 ile 36 arasını ezberleyin” dönemi kapanalı çok oldu. 

Fen Bilimleri Öğretim Programı, sorgulayıcı öğrenme sayesinde öğrencilerin sadece fen dersini öğrenmekle kalmayıp aynı zamanda onların birer bilim insanı rolü oynamalarının ve farklı düşünme yollarını keşfetmelerinin mümkün olabileceğini vurgulamaktadır. İşte tam bu noktada sorgulayıcı öğrenme becerilerinin öğrencilere kazandırılabileceği ortamları sağlamada laboratuvar uygulamalarının önemi büyüktür. 

“Nasıl oluştu? Niye oluştu? Ne oluştu?” soruları bir problem şeklinde öğrenciler tarafından oluşturulmalı ve cevapları yine öğrenciler tarafından aranmalıdır. 

Fen eğitimcileri sorgulamaya dayalı laboratuvar uygulamalarıyla ilgili araştırmalarında öğrencilerin akademik fen başarılarında belirgin olarak artış olduğunu belirtmişlerdir. Geleneksel sınıflar içerisinde öğrencilerin dikkati kolaylıkla başka yöne sapabiliyorken, laboratuvar çalışmasının somut yaşantılara dayanan yapısı, öğrencilerin dikkatini yoğunlaştırmalarını sağlar. 40 dakika bir kişinin karşınızda sadece konuştuğunu düşünün, onu ne kadar dinleyebilirsiniz ki…  

Bizim uygulamalı çalışmalar yapmamızın temel amaçlarını paylaşacak olursak;
Öğrencilerin derse olan ilgilerini arttırmak ve onları güdülemek,
Laboratuvar becerilerini öğretmek,
Bilimsel bilgi öğrenmelerini ilerletmek,
Bilimsel yöntem hakkında bir iç görü kazanmalarını sağlamak ve bilimsel yöntem kullanımındaki uzmanlaşmayı ilerletmek,
Açık fikirlilik, nesnellik gibi bazı bilimsel tutumları geliştirmek.


Fen Bilimleri dersinin hayatla bu kadar iç içe olması onun kolay anlaşılabilir bir ders olduğunu gösterir. Ancak soyut kavramların zorluk yarattığını ve kitapla, kalemle, yazıyla sınırlı kalınmaması gerektiğini, tüm bu gelişmelerin denenebilir bir şekilde göz önünde canlandırılmasıyla daha anlaşılır hale geleceğini unutmamak gerekir. 

Newton ya da Arşimet’in hikâyelerini okuyacak olursanız, göreceksiniz ki deneyler ve gözlemler ilerleme sağlar. Hayatımıza yön veren tüm bilimsel gelişmelerin arkasında bir dizi deney vardır. Bu sebeple biz, derslerimizde laboratuvar çalışmalarından sıkça faydalanmayı tercih ediyoruz.

İlkay Paçuloğlu, KAYI Okulları Fen Bilimleri Öğretmeni 

Kaynaklar
*Yıldız, E., 2004. Farklı Deney Teknikleriyle Fen Öğretimi, Dokuz Eylül Üniversitesi
*TAŞKOYAN, S., 2008. Fen Ve Teknoloji Öğretiminde Sorgulayıcı Öğrenme Stratejilerinin Öğrencilerin Sorgulayıcı Öğrenme Becerileri, Akademik Başarıları ve Tutumları Üzerindeki Etkisi, Dokuz Eylül Üniversitesi
*Akgün, Ö., 2010. Öğretmen Adaylarının Fen Ve Teknoloji Laboratuvarına İlişkin Görüşleri ve Bilim Okur-Yazarlığı, Fırat Üniversitesi

ÇOCUKLARIN TEKNOLOJİ KULLANIMINA BAKIŞIMIZ, İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ ÇAĞDAN YOLA ÇIKARAK GERÇEKÇİ VE MAKUL OLMALI.



“Teknolojinin günlük yaşamın organik bir parçası olduğu günümüzde, çocukların tablet ve bilgisayar kullanımı ile ilgili kalıplaşmış yargılarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Çünkü geleceğin büyülü teknolojisini, bugün tabletlerinde oyun oynayan çocuklar inşa edecek.” 
KAYI Okulları Genel Müdürü Deniz Demirtaş paylaşımında, anne babaların, çocukların teknoloji kullanımına ilişkin yargılarına dikkat çekiyor. 

Teknoloji her çağda yenileyici ve değiştirici bir güce sahip oldu. Bir yandan pozitif bilimleri geliştirdi, diğer yandan da toplumsal hayata ve bireysel yaşamlarımıza etki etti. Rutinlerimiz ve alışkanlıklarımız üzerinde de belirleyici oldu; güncelleyici, değiştirici, vazgeçirici ya da yenilerini kazandırıcı bir güç olarak karşımıza çıktı. 

Kişisel tarihimizde, bazı teknolojilerin tabanda standart haline geldiği bir dünyaya gözlerimizi açmışken, bazı teknolojik ürünler de zamanla hayatımıza girdi. 20. yüzyılın son çeyreğinde, 80’li yılların ortalarında yeni bir teknolojik ürün olan kişisel bilgisayarlar evlerimize girmeye başladığında, daha eski bir teknoloji olan televizyon her evin salonunda çoktan yerini almış, her yaştan insanın karşısında zaman geçirmekten hoşlandığı bir eğlence aracı olmuştu. Tıpkı ondan yıllar önce hayatımıza giren ve bizden önceki kuşakları büyüleyen sinema gibi…

Evin diğer mekânlarında da dönemin teknolojisini yansıtan başka cihazlar bulunuyordu. Tam otomatik çamaşır makineleri, buharlı ütüler, küçük ev aletleri, video, elektronik tartılar… Teknoloji gelişirken, teknolojiye sahip olma istediğimiz de gün geçtikçe arttı. İstiyorduk; çünkü teknoloji işimizi kolaylaştırıyordu; hızımızı arttırıyor, bize zaman kazandırıyordu. Üstelik kazandırdığı zamanı da daha eğlenceli geçirmemizi sağlıyordu. O yıllarda, geleceğin kurgulandığı filmlerde gördüğümüz ileri teknolojileri de hayal eder, geleceği iple çeker olmuştuk: Aynı zamanda telefon olarak kullanılabilen kol saatleri, elde tutulan ama haberleri kendiliğinden güncellenen gazeteler, konuşan otomobiller… Teknoloji, hayatımızın ayrılmaz bir parçası olacak gibi duruyordu.
İşte şimdi bu oldu.
Her insan, sınırları içinde doğduğu çağa aittir. İnsanın nasıl bir birey olacağını kendi özünden gelen yapı taşları ile birlikte çevre belirler. Zamanın ruhundan bağımsız hareket etme imkânı olmayan yakın ve uzak, iç ve dış çevreler, yönelimlerimizle birleşerek bizi şekillendirir. 

Bir iletişim aracı olarak kullandığımız, temel işlevi uzak iki kişi arasında konuşmayı sağlamak olan telefonu belki de artık en az bu işlev için kullanıyoruz. Onunla mesaj yazıyor, fotoğraf çekiyor ve paylaşıyor, kitlesel ya da bireysel medyaların paylaşımlarını görüyor ve onlarla iletişime geçiyor, uçak bileti alıyor, fatura ödüyor, otel rezervasyonu yapıyoruz. Günün her dakikasında elimize aldığımız bir cihaz olmanın ötesinde, organik olmayan, organik bir parçamız artık akıllı telefonlar. Hayatımızın önemli bir parçası. Telefon etmek için ankesör aramıyor, yazılı iletişim için mektup yazmıyor, gelişmeleri öğrenmek için ertesi günün gazetesini beklemiyor, bilet almak için havayolu şirketinin ofisine; oda kiralamak için de otele gitmiyor veya telefon etmiyoruz. Aslına bakarsanız, tıpkı eskiden olduğu gibi bunlar bir alternatif olarak hâlâ bir kenarda duruyor. Tabii vakit kaybetmek isteyenler için… 

Bizi etkileyen ve şekillendiren çevre, yetişkinler için nasılsa çocuklar için de öyle bir etkiye sahip. Zamanın ruhu, çocuklar için de aynı biçimde çalışıyor. Doğuştan sahip olduğumuz alıcılar, “çevresel koşullara uyum gösterme becerisi” olarak da tanımlayabileceğimiz zekâyı harekete geçiriyor ve zamana uyumlanıyoruz. Çocuklardaki alıcıların çekim gücü, biz yetişkinlerinkilere göre daha da yüksek. Bu yüzden de yeniliği kabullenme, ona uyum sağlama ve onu kullanma becerisi, çocuklarda yetişkinlere göre daha gelişmiş.

Önümüzdeki 30 yılda hayatımıza, bugünkü benzerlerine göre çok daha gelişmiş teknolojik cihazlar girecek. Kullanıcı dostu olmaları; sunacakları kullanım kolaylıklarının yanı sıra, biçimsel olarak da insandan izler taşımalarından kaynaklanacak. Evet, onlara “robotlar” diyeceğiz. Yapmayı, zaman ve emek kaybı olarak yorumladığımız işlerimizi yapacak, tıpkı şimdiki akıllı telefon uygulamaları gibi bize hizmet edecekler. Bu teknolojiyi kim geliştirecek dersiniz? Şu an, tabletle biraz daha zaman geçirmek için biz yetişkinleri ikna etmek zorunda kalan çocuklar. Bugün yoğun okul günlerinin ardından biraz soluklanmak ve eğlenmek için açtıkları bilgisayarların daha ileri biçimlerini gelecekte üretecek olanlar, onlar. 
Çocukluk yaşantılarımızı zenginleştiren oyunlardır. Çocukluğumuzda ne kadar çok oyun oynamışsak, o kadar çok denemiş ve yaşama ilişkin beceri kazanmış oluyoruz. 
Yaşam pratiğinde süreç nasıl işliyorsa, teknoloji deneyimlerimizde de aynısı oluyor. Orada da önce oyunla başlıyoruz. 

Öte yandan her oyun bir yandan bizi beslerken bir yandan da bize efor sarf ettiriyor, yoruyor. Dinlenme, beslenme gibi ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. 
Çocukluktan ergenliğe, tercih edilen teknolojik ürünler ağırlıklı olarak, bilgisayarlar ve tabletler/akıllı telefonlar. Elbette bu cihazlar tek başına bir işe yaramıyor, onların kullanılabilir olmasını sağlayan programlar ve uygulamalar var. Tercih edilen uygulamaların türüne baktığımızda küçük yaşlarda bireysel oynanan oyunlar, yaş büyüdükçe online oyunlar, fotoğraflı sosyal medyalar, yazılı sosyal medya mecraları olduğunu görüyoruz.

Bunlarla geçirilen zamanın, belli bir noktaya kadar dinlendirici ve eğlendirici, belli bir süreden sonra da yorucu ve yıkıcı olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan kullanma süresini doğru ayarlamak gerekiyor. Teknolojiyi kullanabilme becerisinin, kazanılması ve sürdürülmesi gereken bir beceri olduğu gerçeğini yadsımadan beslenmemiz gereken başka kanallar olduğunu da unutmamak gerek. Aile üyeleri, arkadaşlar, kitaplar, akademik uğraşlar; bu kanalların kanlı canlı olanlarından. Üstelik teknoloji hayatımıza bu kadar yoğun girmeden önce, kullanışlı oldukları pek çok kez test edilmiş enstrümanlar bunlar.  

Teknolojiyi çocuklarımızın yaşamına doğru bir şekilde entegre etmeyi öğrenmeliyiz. Bu anlamda ortak geçerliliği olan bir reçeteden söz edemeyiz. 

Nasıl ki her çocuk farklı biçim ve sürede öğreniyorsa, teknoloji kaynaklı oyun ve eğlence konusunda alt ve üst sınırını belirlerken yine çocuğa göre hareket etmek gerekiyor. 

Çocukların teknolojiyi sadece tüketim malzemesi olarak kullanmaması, üretim tarafında da olmaları, onları daha özgüvenli kılarken, içlerindeki yaratma enerjisini dönüştürebildikleri ölçüde kendilerini daha mutlu hissetmelerini sağlıyor. Geleceğin dili olarak tanımlanan ve dijitalleşen hayatta dünyadaki olup biteni anlama adına kodlama ile çocuklarımızın erken yaşta tanışması da algoritmik düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirmeleri, bir işi sıraya koymayı, sıralanan işi tekrarlamayı, o işle ilgili fonksiyonlar üretme beceresi edinmelerini açısından değer taşıyor. Bunun yanı sıra teknolojiye ebeveynlerin kontrolünde, güvenli kişisel ortamdan dünyaya açılan bir keşif kapısı olarak bakmak da çok yanlış olmayacaktır. 

Özellikle erken çocukluk döneminde yoğun teknoloji kullanımı, zayıf çocuk- ebeveyn ilişkisinin yaygınlaşmasına yol açabiliyor. Bunun devamında zayıf akran ilişkileri ve etkileşim temelli sorunlar bunları izleyebiliyor. Bu açıdan sosyal medya kullanımı ve online olarak oynanan oyunlar sırasında çocuklarımızın güvenliğini sağlamak, kendi güvenliklerini sağlayabilmeleri hususunda onları bilgilendirmek bedensel ve ruhsal sağlığın korunması için büyük önem taşıyor.


Bu konuda şu adımları izleyebiliriz:
Telefon, tablet ve bilgisayarla olan kendi ilişkimizi gözden geçirmek doğru bir ilk adım olacaktır.  Örneğin akşamları işten gelen anne-babalar olarak evdeki vaktimizin ne kadarını bu cihazlarla geçirdiğimiz konusunda bir öz eleştiri yapabiliriz.
Başta bilgisayar ve tablet olmak üzere teknolojik aletleri kullanma konusunda yasaklayıcı değil yönlendirici bir tutum sergileyerek, çocuklara yararlı kullanımı öğretebiliriz.
Bilgisayarın üretim ve fayda amaçlı kullanımı için çocuklarımızla birlikte çalışmalar yapabiliriz.  Araştırmalar yapmak, bu araştırmaların sonunda öğrenilenlerin paylaşmak, öğretici ve geliştirici uygulamalar indirmek ve bu uygulamaları birlikte kullanmak, iyi birer seçim olacaktır. 
Televizyon ya da başka bir cihaz çevremizde olmadan birlikte oyun oynamak, etkinliklere katılmak, yarışmalar yapmak hem çocuklarda aileye olan aidiyeti geliştirecek, hem de iyi vakit geçirmenin başka yolları da olduğu bilincini geliştirmelerini kolaylaştıracaktır.
Açık hava oyunları, spor ya da bir müzik enstrümanı çalma konusundaki yönlendirmelerimiz, gerçek hayattaki beğen butonunu kullanmalarını sağlayacaktır. 
Kabul edelim ki teknoloji gün geçtikçe hayatımızdaki etkisini arttıracak. Bu yüzden onu reddetmekten veya çocuklarımız tarafından kabul görmeyecek düzeyde sınırlandırmaktansa, geleceğin teknolojisini bugünün çocuklarının, şimdiki deneyimlerinden de yola çıkarak inşa edeceğini unutmadan eğlenme-öğrenme ve üretme dengesini kurma yolunda çalışalım.  

Öğrencilerimize teknoloji kullanımı konusunda rehberlik ederken katı yargılar içeren nasihat verici bir tutum takınmaktansa deneyimlerimizi ve düşüncelerimizi paylaşma yoluna gitmeliyiz:
Okul yaşamının başlamasıyla birlikte, çocuklar eğitim teknolojileriyle de tanışıyor. Teknolojinin akademik beceri gelişiminde bir araç olabileceğini deneyimleme fırsatı buluyorlar. Ders tasarımlarında eğlenceli uygulamalara yer verilmesi, sürece online uygulamaların dahil edilmesi, öğrenme ortamını zenginleştirecektir. Öğretmenlerin, teknolojinin doğru kullanımı konusunda nasihat niteliği taşımayan, hayattan izler içeren paylaşımlarda bulunmaları, çocuklar üzerinde bu anlamda geliştirici olacaktır. 

ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ BAŞLADI

30 Haziran Cumartesi ve 1 Temmuz Pazar günü 3 oturumda gerçekleşen 2018 YKS sonuçlarının 31 Temmuz’da açıklanmasının ardından TYT (Teme...