14 Şubat 2018 Çarşamba

DOĞRU VE SAĞLIKLI BESLENMEK NEDEN ÖNEMLİ?


Eğitim sadece akademik bilgi yüklemesi değildir. Çocuklara sofrada nasıl oturmaları, nasıl çatal ve bıçak kullanmaları gerektiği, hangi yiyecekleri tercih etmeleri gerektiği de öğretilmelidir. Ailede başlayıp, okulda ve sosyal çevrelerde devam eden bu süreçte çocuklara nasıl yaklaşılmalı? Beslenme konusunda özellikle erken çocukluk döneminde neler yapılmalı? 

Tüm alışkanlıklar gibi sağlıklı beslenme alışkanlıkları da küçük yaşta kazanılarak yaşam boyu süren bir davranış biçimine dönüşüyor. Bu açıdan çocukların temel karakterini şekillendiren aile ve sonrasında okul ortamı çocukların doğru beslenme alışkanlıkları edinebilecekleri temel sosyal alanlardır.

Aile ve okul nasıl çocuğa yaklaşmalı?
Çocukların, özellikle 2-6 yaş arasındaki dönemde düzenli beslenme alışkanlığı kazanmaları büyük önem taşıyor. Bu açıdan çocuklara beslenme konusunda iyi örnek olunması, doğru besin seçiminin neden önemli olduğunun anlatılması gerekiyor.

Doğru ve sağlıklı beslenmenin çocuklara zihinsel, bedensel, ruhsal birçok katkı sağlayacağını, dengeli beslenen kişilerin sık sık hastalanmayacağını, besinlerden aldıkları güçle hastalıklara karşı dirençli olacaklarını, vücut gelişimlerinin normal düzeyde seyredeceğini çocukların anlayacağı ifadelerle aktarmak yarar sağlıyor. Bu açıdan çocuklara doğru beslenme ile sadece bedensel değil, zihinsel zindelik kazanılabilecekleri, düşünme ve kavrama yeteneklerinin artacağı, güçlü bir hafızaya sahip olabilecekleri anlatılabilir. Sağlıklı olmak için tek çeşit beslenmenin yeterli olmadığının anlatılmasının yanı sıra her gün dört temel yiyecek grubundan çeşitli yiyecekler küçük porsiyonlarda sunularak bu yaklaşım desteklenebilir.  

Besin değeri yüksek gıdaların tercih edilmesi, tadı beğenilmeyen besinlerin damak tadına daha uygun lezzetlerle tatlandırılması ve ilgilerini çekecek tasarımlarla onlara sunulması yararlı olacaktır. Belirlenen öğün saatlerinde yemek yenmesi çocukların sofra düzenine alışmalarını kolaylaştıracaktır. Çocukla birlikte masaya oturmak, birlikte mutfakta yemek hazırlamak, sofrayı birlikte kurmak ve kaldırmak doğru yemek yeme alışkanlıklarının gelişmesi için olumlu bir ilerleme kazanılmasını sağlayacaktır.    

Doğru ve sağlıklı beslenmek neden önemli?
Erken çocukluk döneminde doğru beslenme alışkanlıkları edinilmediğinde çocukluk ve ergenlik döneminde görülen obezite oranında artış görülüyor. Uluslararası Obezite Komisyon Raporu'nda dünya çapında 5-17 yaş arası her 10 çocuktan birinin fazla kilolu ya da obez olduğu bildiriliyor. Çocukluk çağında başlayan şişmanlığın, erişkin yaşlarda devam ettiğine ilişkin birçok çalışma bulunuyor. Yapılan çalışmalar, yetersiz ve dengesiz beslenen çocukların dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektikleri, okulda devamsızlık sürelerinin uzadığı ve okul başarılarının düşük olduğunu da ortaya koyuyor.

Okullarda neler yapılabilir?
Erken çocukluk döneminde okulla tanışan çocukların okul ortamında da sağlık beslenme alışkanlıkları geliştirebilecekleri bir yaklaşımla eğitim almaları evde edindikleri alışkanlıkların pekişmesini sağlayacaktır. KAYI Okullarında uygulanan Sağlıklı Beslenme Programı kapsamında çocuklar öncelikle vücutlarının yapısını, organlarının görevlerini eğlenceli bir aplikasyonla öğrenmeleri sağlanıyor. Çocukların vücutlarına iyi bakmak için hangi besinleri daha çok tüketmeleri gerektiğini kendilerinin keşfetmesine yönelik hikayeler anlatılıyor, oyunlar oynanarak çocuğun dünyasına uygun bir dilde bilgiler aktarılıyor. Çocuğun aktif olarak katıldığı Mutfak Atölyesi çalışmalarında meyve ve sebzeleri kullanarak kendi tasarımlarını oluşturmaları, meyve suları yapmaları, kendi salatalarını hazırlamaları sağlanıyor.

Tüm öğrenciler aynı anda kahvaltı ve öğle yemeğine oturarak tabaklarına istedikleri yiyecekleri istedikleri oranda alıyor, sevmedikleri bir yiyecek olsa da tadına bakmaları yönünde teşvik ediliyorlar. Öğretmenleri eşliğinde yemek yerken sofra kurallarını öğrenerek, çatal ve bıçak kullanımı konusunda el becerilerini geliştirme imkanı bulabiliyorlar.

Öğle yemeği sonrasında sunulan ikindi ikramı dağıtımından her gün farklı bir öğrencinin sorumlu olması ve arkadaşlarına o günün ikindi ikramını takdim etmesi sağlanıyor. Öğrenciler ikindilerini kendi hazırladıkları servislerin üzerine koyarak hep birlikte “afiyet olsun” diyerek yemeğe başlıyorlar.

Slow Food bilinci gelişiyor
Hızlı, ayaküstü yemek alışkanlığına alternatif olarak, geleneksel ve yerel yemekleri, yeme biçimlerini, yerel ekosistemlerin özelliklerini korumayı, adil tarım ve gastronomi eğitimini teşvik eden uluslararası bir program olan Yavaş Yemek veya uluslararası ifadesiyle Slow Food, KAYI Okullarında çocuklarda sağlık beslenme alışkanlıklarının gelişmesi açısından önemli bir proje olarak yürütülüyor. Proje dahilinde ilk olarak “Orto in Condotta- Okuldaki Tarlam” ve “Mensa Che Pensa-Düşünen Yemekhane” programları KAYI Okullarında uygulamaya koyularak okul bahçesinde gerçekleştirilen doğal tarım faaliyetleri ile tohumdan,  fidana,  çapalamadan,  sulamaya,  gübreden hasada farklı beceriler edinen öğrenciler; organik çiftçilik, tat eğitimi, yerel biyo-çeşitliliğin korunması, tohum bankalarının oluşturulması iyi yiyecek ve beslenme konusunda yaşayarak öğrenme yaklaşımıyla farkındalık kazanarak uluslararası hareketin bir parçası oluyorlar.


OKULA TEKRAR NASIL UYUM SAĞLAMALI?


2017-2018 eğitim öğretim yılına 15 gün ara veren öğrenciler, yarıyıl tatili sonrasında okula tekrar uyum sağlamak konusunda sıkıntı yaşayabiliyorlar. Çocukların okula dönerken yaşadığı kaygılar, kimi zaman uzmanlar eşliğinde incelenmesi gereken daha temel sorunları işaret etse de, okula dönüşü üstesinden kolaylıkla gelinebilecek bir uyum süreci olarak kabul etmek gerekiyor. Çocukların her gün yeni bir şeyler öğrenmenin keyfini yaşadıkları, eğlendikleri, mutlu ve değerli olduklarını hissettikleri bir eğitim ortamında okula daha kolay uyum sağladıklarını belirten KAYI Okulları Genel Müdürü Deniz Demirtaş, bu süreci çok daha sancısız geçirmek isteyen aileler için önerilerini paylaşıyor.

Tatil sonrası okula uyum, 15 gün gibi kısa bir sürede değişen günlük alışkanlıklar nedeniyle kimi öğrenciler için oldukça zor bir geçiş dönemi olabiliyor. Çocukların sorumluluklarının çok az olduğu, geziler ve eğlenceler ile dolu, aileyle daha çok vakit geçirdikleri, kendilerini özgür hissettikleri bu dönemden tekrar okul kuralları ile çevrelendikleri bir ortama ve yoğun bir tempoya adım atmak istememelerini ebeveynlerin ve eğitmenlerin olağan karşılaması gerekiyor. Bu açıdan öncelikle çocuğa sunulan eğitim ortamının çocuğa hitap etmesi, onun hayal dünyasını kısıtlamayan, farklı ifade dillerini kullanabileceği ve yaratıcılığını sergileyebileceği atölyelerle zenginleştirilmiş olması önem taşıyor. Okul ortamında öğrenmekten keyif alan, kendi projelerini kendisi üreten ve geliştiren, kendi yeteneklerini keşfeden çocukların tatil sonrası okula çok daha kolay uyum sağladıkları, okula yeniden dönme kaygısını yaşamadıkları gözlemleniyor. Kendilerini rahatlıkla okulda ifade edebilen çocuklar, kendilerini çok daha mutlu ve değerli hissederken, hem sosyal hem de akademik anlamda daha fazla başarı elde edebiliyorlar.

Okulun sağlaması gereken bu koşullara paralel olarak ebeveynlerin de okul ile aynı çizgide sergileyeceği ortak yaklaşımlar özellikle okul öncesi, hazırlık, ilkokul dönemlerinde daha sık karşılaşılan, tatil dönüşü okula uyum temelli sorunların azalmasını sağlayacaktır. Çocuklarımızın dünyalarında büyük yer kaplayan yeniden okula başlama kaygısını azaltmak, tatil sonrası okula uyum sürecinde onların yanında olabilmek için nasıl bir yaklaşım izleyebiliriz?
· Okula uyum, evde başlar. Uzun bir tatil sonrası evde tekrar düzenli bir yaşamın başlaması kilit noktadır. Bu açıdan aileler teknolojik aletlerin kullanım süresini, ders çalışma, uyku saati gibi zamanlamaları öncelikle düzenlemelidir.
· Tatil döneminde yapılan sanat, spor, bilim aktiviteleri, geziler, hobi atölyeleri gibi etkinliklerin okul döneminde de sürdürülmesi çocukların tatil ve okul süreçleri arasındaki geçişi daha hafif yaşamalarını sağlayacaktır.
· Eğitmenler ve ebeveynler olarak çocuklarımızın zayıf yanları yerine güçlü özellikleri üzerinde durarak onları bu alanlarda cesaretlendirmemiz, çocuklarımızın kendilerine daha fazla güven duymalarını sağlayarak geçiş dönemi kaygılarını azaltacaktır.
· Okula yeniden uyum sürecinde çocuğunuzla, okul ve öğretmenleriyle ilgili olumlu yorumlarınızı, okulun güvenli ve eğlenceli bir yer olduğuna dair inancınızı paylaşmanız uyum sürecini kolaylaştıracaktır.
· Okulda yeni dönemde yapılacak aktiviteler üzerine sohbet etmeniz, okulu daha çekici hale getirerek, çocukların arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle yeniden bir araya gelme isteğini arttıracaktır.
· Okula uyum sürecinde yaşanabilen baş ağrısı, mide bulantısı gibi psikomatik sorunlarla karşılaşıldığında okul rehberlik biriminden destek almak ve yönlendirmelerine göre hareket etmek tutum birliği açısından önem taşıyor. Bu noktada çocuğa okuldaki her sorunu ailesiyle ve rehberlik birimiyle paylaşabileceği anlatılmalıdır.  

ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ BAŞLADI

30 Haziran Cumartesi ve 1 Temmuz Pazar günü 3 oturumda gerçekleşen 2018 YKS sonuçlarının 31 Temmuz’da açıklanmasının ardından TYT (Teme...